Gönülleri fetheden Tebriz şehrinin ilk kurucusu, Abbâsî Halifesi Harun Reşid’in eşi Zübeyde Hatun’dur. Rivayete göre Hicrî 175 (Miladî 791) yılında bu bölgeye geldiğinde, havasını ve suyunu çok beğenmiştir. Burada bulunduğu sırada Halife Me’mun’a hamile kalmış, bu nedenle bu amber kokulu toprağı kendine dinlenme ve huzur yeri olarak seçmiştir.
Zübeyde Hatun burada önce bir köşk yaptırmış, ardından büyük harcamalar yaparak şehri büyütmüştür. Velek, vesak, tümen ve yüklerle ifade edilen sayısız malzeme ve servet harcayarak görkemli bir yerleşim kurmuştur. Abbâsî bilginleri, şehre Tebriz adını vermişlerdir. Zamanla şehir o kadar büyümüş ki çevresini dolaşmak üç gün sürermiş Private Sofia Tours.
Büyük Deprem ve İkinci Kurucu Mütevekkil
Ancak bir süre sonra, Halife el-Mütevekkil Alallah döneminde (9. yüzyıl ortaları), Tebriz büyük bir depremle sarsılmıştır. Şehir yerle bir olmuş, yaklaşık kırk bin kişi hayatını kaybetmiştir.
Bu yıkımın ardından Halife Mütevekkil bizzat Bağdat’tan askerleriyle birlikte gelip Tebriz’i yeniden inşa ettirmiştir. Mısır hazineleri ve Karun kadar servet harcanarak şehir, eskisinden daha büyük ve görkemli şekilde yeniden kurulmuştur. Böylece Mütevekkil, Tebriz’in ikinci kurucusu sayılmıştır.
Yeni şehrin bir tarafı Ucan Dağı’na, diğer tarafları Seylan Dağı, Seyhan Dağı ve Kızıldağ’a kadar uzanıyordu. Tebriz surları öncekinden daha sağlam, dayanıklı ve geniş yapılmıştı.
Tebriz Kalesi’nin Özellikleri
Tebriz Kalesi oldukça büyüktü; çevresi yaklaşık 6.000 adım uzunluğundaydı. Eski temelleri hâlâ görülebiliyordu. Kale içinde 300 kule, 3.000 beden duvar ve 6 ana kapı bulunuyordu. Bu kapıların adları şunlardı:
Ucan Kapısı
Berservân Kapısı
Serzûd Kapısı
Şam-ı Gazan Kapısı
Serâv Kapısı
Tebriz Kapısı
Her kapıda beş yüz asker gece gündüz nöbet tutardı. Bu düzen, şehrin güvenliği için büyük bir öneme sahipti.
Hülâgu ve Sonraki Dönemler
Tebriz’in üçüncü kurucusu olarak Moğol hükümdarı Hülâgu Han kabul edilir. Hülâgu yedi yıl boyunca Tebriz’i karargâh yapmış, burayı taht merkezi ilan etmiştir. Onun zamanında şehir, doğunun en parlak merkezlerinden biri hâline gelmiştir.
Daha sonra, Argun Şah’ın oğlu Sultan Muhammed Hudabende, Hülâgu’nun yaptırdığı köşkü yıktırıp parçalarını deve kervanlarıyla başka yere taşıttı. O köşkün ahşapları ödağacı ve servi ağacındandı; üzerindeki nakışlar o kadar inceydi ki, görenin gözü kamaşırdı.
O günden bu yana Tebriz’in yapıları kâşi çiniler, fağfur seramikler, kireç ve alçı süslemeler ile yapılır olmuştur. Bu yüzden Tebriz, yüzyıllardır sevinç ve mutluluk şehri olarak anılmıştır.