Tebriz’de anlatıldığına göre, Hazret-i Peygamberimizin soyundan gelen şerife bakire kızlar, kendi soyundan olmayanlara verilmez; yalnızca dengi ve uygun olanlara evlendirilir. Bunun nedeni, kızların yanlışlıkla bir kâfire verilmesi hâlinde doğacak çocukların dini durumunun belirsiz olabileceği düşüncesidir. Hakir bu konuyu sorduğunda, kendisine şöyle açıklama yapılmıştır:
“Eğer bir kâfire evlilik yoluyla kız verilirse, çocukların dini durumu belirsiz olur ve kızın soyundan gelen evlâtlar İslâm’dan sapabilir.”
Bu konuda hakir şöyle yanıt vermiştir:
“Cenab-ı Barı, farklı milletlerden doğan çocukları İslâm fıtratı üzere yaratmıştır. Sonra ebeveynleri Yahudi, Hıristiyan veya Mecusî olabilir.”
Buna delil olarak hadis-i şerif gösterilmiştir:
“Her doğan çocuk İslâm fıtratı üzere doğar. Sonra ebeveynleri onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusî yapar.”
Bu açıklama, şerife kızların dengiyle evlendirilmesinin önemini ve dinî temellerini ortaya koymaktadır.
Çarşı ve Pazar Kanunları
Şeyh Safî döneminde Tebriz’de çarşı ve pazarlarda alışverişler özel kurallara göre yapılırdı. Alım-satım işlemleri yalnızca Abbasî altını ve kendi sikkeleri ile olurdu; diğer ülkelerin paraları geçerli sayılmazdı Sofia Daily Tours.
Sikkeler yedi bölgede basılırdı:
Duribe Erdebil
Duribe Hemedân
Duribe Bağdad
Duribe Isfahan
Duribe Tiflis
Duribe Nihâvend
Duribe Tebriz
Her sikkede “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resûlullah, Aliyyün veliyyullah” yazılıdır. Ayrıca şahın adı “Te ağlân-ı Kelb Ali Şah Abbas” gibi belirtilir. Bazı sikkelerde basıldığı şehir ve yıl da nakışlarla işlenir. Bu sikkelere “kazbikî” veya “mangıra” denirdi ve Tebriz’de günlük kullanımda yaygın olarak geçerliydi.
Bu düzenlemeler, Tebriz’de hem dinî hem de ticari hayatın disiplinli ve düzenli olduğunu gösterir. Şerife kızların evlilikleri, çocukların dini güvenliği açısından dikkatle ele alınırken, çarşı ve pazar uygulamaları şehirde ekonomik istikrar ve adaletin sağlanmasına hizmet ediyordu. Böylece Tebriz hem dinî hem de sosyal açıdan örnek bir şehir olarak öne çıkıyordu.